Tek bir iflas krizi derinleştirir

04/02/2008

Başta FED olmak üzere, tüm önde gelen kurumlar ve hükümetler, ‘mortgage' krizini kontrol altına almaya çalışsa da, tek bir önde gelen uluslararası finans kurumu iflası, türbülansı girdaba dönüştürebilir

ABD verilerine dayalı tedirgin sürece rağmen, dünya borsaları geçtiğimiz haftayı bir miktar toparlanmayla kapattı. Kimi çevrelerde, toparlanmanın süreceği beklentisi bir miktar taraftar kazanmış gözüküyor. Ancak, piyasa profesyonelleri ve uluslararası medya pek çok nedene bağlı olarak dillendirmekten kaçınsa da, son 6 aydır katmerli etkilerini izlemekte olduğumuz "subprime mortgage" krizi (aslında skandalı da dememiz gerekiyor), dünyanın tanınmış, saygın uluslararası finans kurumlarından birini dahi "iflas"ını açıklama noktasına getirirse, var olan küresel türbülans, daha da derin bir girdaba dönüşebilir. Yani, global piyasalar şu anda büyük sıkıntı çektiklerini belirttikleri küresel dalgalanmayı mumla arayacak noktaya gelebilirler. Şu ana kadar paylaştığımız cümleler konunun piyasaları etkileyecek yönüne değiniyor. Ama, önümüzdeki haftalarda, küresel dalgalanmanın tetikleyicisi olan "mortgage krizi" için, konunun ceza hukukunu ilgilendiren kısımları ön plana çıkmaya başladığında, şaşırmayın. İkincisi daha sert olur Batılı ekonomilerde, özellikle ABD ekonomisinde, pek çok köşe yazarı ve ekonomist, mortgage krizinin aslında başlı başına bir finans skandalı olduğunu ve işin içinde ciddi bir ahlaki çöküntünün (moral hazard) varlığını dillendirmekteler. Bu nedenle, ABD'de Federal Soruşturma Bürosu'nun (FBI) dünyaca tanınmış finans kurumlarında soruşturma başlatması ve konunun uluslararası derecelendirme kuruluşlarına kadar dokunması söz konusu olabilir. Sözün özü, Enron skandalında olduğu gibi, bir çok önde gelen banka ve finans kurumunun yöneticilerine yönelik tutuklamalar ve derinleştirilen soruşturmalar global piyasaları yeniden telaşlandırabilir ve bu esnada gündeme gelecek bir iflas haberiyle başlayacak ikinci bir dalganın, birinci dalgadan iki kat daha ağır etkisi olacağı rahatlıkla ifade edilebilir. FBI devreye girdi FBI, konut kredisi işlemlerinde yapılan usulsüzlükleri ulusal ekonomiye tehdit olarak algılıyor. Bu nedenle, FBI'ın ülke ekonomisini resesyon tehlikesi ile karşı karşıya bırakan risk primli konut kredisi (subprime mortgage) kriziyle ilgili olarak, 14 şirketin olası usulsüzlükleri konusunda inceleme başlattığını açıklaması dikkatle takip edilmeli. FBI, şirketlerin itibarını korumak adına, bu 14 şirketin adlarını şimdilik açıklamadı. Ancak aralarında inşaat şirketleri, kredi kuruluşları ve yatırım bankalarının da bulunduğunu belirtilmekte. FBI yetkilileri muhasebe işlemlerinde usulsüzlük yapılmış olması ya da içeriden tüyo alınarak işlemler yapılması ihtimallerini araştırdıklarını, konunun yargıya havale edilmesinin söz konusu olabileceğini vurguluyor ve 2007 mali yılında bin 200 kredi yolsuzluğu tespit edildiğini, bunun da bir önceki yılın üç katı olduğuna işaret ediyorlar. ABD Sermaye Piyasası Kurulu da (SEC) konut kredisi piyasasındaki çöküşle ilgili olarak otuzu aşkın araştırma başlatmış durumda. Fatura 265 milyar dolar Mortgage Krizi'nde, ya da Skandalı'nda katkıları olduğu düşünülen uluslararası derecelendirme kuruluşlarından Standart&Poors ise (S&P), finans kuruluşlarının mortgage krizinden kaynaklanan toplam zararının 265 milyar doların üzerine çıkabileceğini öngörmekte. S&P'nin New York'ta gerçekleştirdiği açıklamada, büyük ABD bankalarındaki sorunun yerel bankaları da etkileyeceğini ve bazı Avrupa bankalarının da "subprime" faaliyetlerinden doğan zararları yukarı revize edecekleri de belirtildi. Derecelendirme kuruluşu ayrıca, toplam değeri 270 milyar doları bulan "mortgage"a dayalı menkul kıymetin notunu indirdiğini, toplamı 264 milyar doları bulan bir grup CDO'yu da olası bir not indirimi için izlemeye aldığını açıkladı. Ancak, insanın aklına şu geliyor. Peki, söz konusu derecelendirme kuruluşları, geri dönme riski hayli yüksek olan bu konut kredisi borçlarına dayalı türev enstrümanlara, nasıl oldu da A kategorisinde not verdiler? Bunun hiç sorgulanmayacağını düşünmeleri hayli safdillik olur, sanırım. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Bernanke ise, "subprime mortgage" krizinin birincil ve ikincil etkileri bütünüyle ortaya çıktıktan sonra, krizin faturasının 500 milyar doları aşmayacağını umduklarını belirtiyor. Paritede beklenti 1,49-1,50 Euro Bölgesi'nde enflasyonun yüzde 3,1'den, yüzde 3,2'ye çıkması, yüzde 2'yi hedeflemiş olan Avrupa Merkez Bankası (ECB) için politika faizine hiç dokunamamak anlamına geliyor. Oysa, Avrupa piyasaları, umutla ECB'nin de FED gibi faiz indirmesini beklemekteler. ABD'de ise, yüzde 0,6 çıkan 4. çeyrek büyüme verisinin üzerine, son 15 yılın en kötü genel tüketim ve çekirdek tüketim harcamaları verileri geldi. İşsizlik başvurularının da ekim 2005'den beri en yüksek veri olarak açıklanmış olması da unutulmamalı. Cuma günü ABD'nin tarım dışı istihdam verisinin beklenenin çok altında gelmesi ise, ilginçtir, euroyu zayıflattı ve pariteyi önce 1.48 doların hemen altına, ardından da üstüne getirdi. Yine de, uzmanlar hala mart ayındaki FED toplantısından çıkacak yeni faiz indirim kararı ile, paritede 1.50 doların test edileceğini belirtiyorlar. Birlikte göreceğiz. Başta FED olmak üzere, tüm önde gelen kurumlar ve hükümetler, 'mortgage' krizini kontrol altına almaya çalışsa da, tek bir önde gelen uluslararası fin...
Kaynak: Referans Gazetesi