Mortgage ile ev alan vatandaş, ekonominin müfettişi olacak

26/02/2007

Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, mortgage sayesinde yurtdışından önemli miktarlarda sermaye girişi beklendiğini, dolayısıyla bu uygulamanın, diğer faydalarının yanı sıra, cari açığın finansmanını da büyük ölçüde rahatlatacağını söyledi.

Mortgage ile birlikte geniş halk kesimlerinin konut sahibi olmalarının, insanların motivasyonlarını artıracağını kaydeden Bakan Şener, yanı sıra uzun vadeli değişen faizler ödendiği için, halkın ekonomi politikalarını daha yakından izlemesinin, yani bir tür "denetim”inin de mümkün olabileceğini ifade etti. Yabancılardan mortgage kapsamında önemli yatırımlar beklediklerini ifade eden Şener, bu yatırımların mortgage'a dayalı çıkarılacak menkul kıymetlere veya menkul kıymetleştirmeyi sağlayacak ara kurumlara olabileceğini söyledi. Bankaların doğrudan menkul kıymetleştirme yapabilecekleri gibi, bir ara kuruluşa ipotek verip onlar kanalıyla da tahvil çıkarıp borsa işlemi yapabileceklerini kaydeden Şener, yabancıların bu sektöre ilgisinin yüksek olacağını söyledi. Şener, yurtdışındaki emekli sandıkları gibi kurumsal yatırımcıların son 2 yıldır mortgage ile yakından ilgilendiklerini ve bu tür yabancı yatırımcılarla çok sayıda görüşme yaptıklarını da kaydetti. "Dağıtım ihalelerinin ertelenmesi, Halk Bankası satışının halka arza dönüşmesi gibi unsurlar nedeniyle bu yıl doğrudan yabancı sermaye girişinin azalacağı” yolundaki yoruma katılmadığını belirten Başbakan Yardımcısı Şener, "Ne olursa olsun bu yıl 10 milyar doların üzerinde doğrudan yabancı sermaye girişi olacak. Mortgage’a gelecek finansman nedeniyle de bu yıl döviz sıkıntısı yaşanmayacak ve dolayısıyla cari açığın finansmanı rahat olacak" dedi.. Mevcut krediler de mortgage'a alınacak Abdüllatif Şener, mortgage sisteminde mevcut konut kredilerinin ne olacağı ile ilgili olarak, bankalardan mevcut konut kredisi kullanmış olanların 3 ay içinde mortgage sistemine geçip geçmemek için karar vereceklerini hatırlatarak, "İstemeyen kişi kredisini mevcut koşullarıyla sürdürecek ama bir itiraz olmadığı takdirde mevcut konut kredileri 3 ay içinde tümüyle mortgage sistemine alınacak" dedi. Şener, mortgage'ta erken geri ödeme halinde yapılacak yüzde 2’lik kesintinin ise, mortgage’a geçen mevcut konut kredileri için uygulanmayacağını söyledi. Şener yüzde 2’lik kesintinin temelini şöyle açıkladı: “Felsefi temeli şu; banka mortgage kredisi verdiği zaman, o gayrimenkulün üzerine ipotek koyuyor ve o ipotekleri tahvile dönüştürüyor. Bu tahvili belli bir faizle, piyasada satıyor. Tahvile çıkarken belli bir vade ve faiz oranı var, ona göre para toplayıp finanse ediyor. Mortgage kredilerini erken ödediği takdirde onun vade uyumsuzluğu oluşuyor. Buna bağlı olarak bir ödeme ücreti olmasa, faiz oranını da o riski de göze alarak biraz yüksek belirleyebilir. Onun için diyoruz ki; biz bunu kapatırken yüzde 2 isteyelim.” İkili bir yapı devam etmesin diye mevcut konut kredilerinin itiraz olmadığı takdirde 3 ay içinde mortgage sistemine alınmasını öngördüklerini kaydeden Şener, “geçmeyeyim” diyenin fazla olacağını sanmadığını söyledi. Bankaların eldeki konut kredilerini 3 ay içinde belirleyip menkul kıymetleştirme imkânı olacağını da söyleyen Şener, dolayısıyla bu yolla toplanan finansmanın da yeniden mortgage sisteminin kaynağını oluşturacağını belirtti. “Mortgage'ın çıkma beklentisi olmasaydı bankalar şu anda bile konut kredisi kullandırmıyor olacaklardı” diyen Şener, kısa vadeli toplanan mevduatlarla kredi verilemeyeceği ve yurtdışından alınan döviz kredileriyle de döviz riski nedeniyle bu işin devam ettirilemeyeceğini belirterek "Dolayısıyla bunları mortgage’a çevireceğimiz için konut kredileri devam ediyor" diye konuştu. Mortgage yaşam disiplini oluşturacak “İnsanımızı dinamik hale getirmek, davranış alışkanlığında, çalışma alışkanlığında reform yapabilmek çok önemli” diyen Abdüllatif Şener, kalkınma ajanslarını bu açıdan çok önemli gördüğünü ama Danıştay’dan durdurma geldiğini kaydederek, bu anlayışı geliştirmek adına mortgage sistemine de güvendiğini söyledi. Şener, “Borçsuz ve varlıksız mı, borçlu ve varlıklı olmak mı tercih edilecek bir şeydir. Bir adım daha atarsak, borçsuz ve umutsuz olmak mı yoksa borçlu ve umutlu olmak mı daha iyidir? Bir adım daha; borçsuz ve heyecansız olmak mı borçlu ve heyecanlı olmak mı? İnsanların bir ev sahibi olma ideali, buna bağlı olarak taksitlerini belli ödeme titizliği, bütçesini yaparken ‘önce mortgage'a ayırayım’ şeklinde bir yaşam disiplini oluşturması gibi.. Hatta mevcut gelir yetmeyip ek gelir imkânlarıyla sıkışmadan daha çok çalışmaya yönelmesi gibi, birtakım insan karakterinde ve malzemesinde var olan dinamik, motive edici bir unsuru ortaya çıkarabilir miyiz diye de düşünüyorum” dedi. SPK'da vekalet sorun olmaz Türkiye böyle şeylere alıştı Sermaye Piyasası Kurulu'na (SPK) aylardır başkan atanamamış olması nedeniyle bir sıkıntı beklemediğini söyleyen Abdüllatif Şener, "Bu tür uzun süre devam eden vekaletler var ve Türkiye buna alıştı” dedi. Kendisinin, süresi içinde isim önerisinde bulunduğunu kaydeden Şener, “Ama o isim olmadı. Ben ilgili bakanım, Bakanlar Kurulu kararıyla atama yapılıyor ve ben Bakanlar Kurulu demek değilim” diye konuştu. Şener atama yapılmamasının piyasalarda olumsuz algılandığı şeklindeki görüşe de katılmadığını kaydetti. Şener, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nda (BDDK), Tekfenbank’ın satışına ilişkin karara kendi atadığı kişinin karşı çıkması konusunda ise, “Kimin ne yönde karar verdiğini bilmediğini, kimseyle bu konuyu konuşmadığını, herkesin de nasıl böyle bir yorum yapabildiğine şaşırdığını” söyledi. Şener, “Orada benim önerdiğim isimler var ve hangisinin ne yönde oy verdiği benim bilgim dahilinde değil. Bunlar bir toplantı gündemine gelip oylama yapılmış konular mı, onu da bilmiyorum. Zannedersem öyle de değil. Gündem oluşturulup şunlar oy verdi, şunlar oy vermedi şeklinde bir yapının oluştuğunu da zannetmiyorum. Basına çıktığı şekliyle, ‘senin atadığın oy verdi’ ‘şu vermedi’ tasnifi yapmak da doğru değil. Çünkü bunu yapabilecek malzemeye sahip değiliz ve fotoğrafı öyle görmemiz de mümkün değil. Neden? Atamalara baktığınızda benim teklif ettiklerime göre değerlendirirseniz her iki eğilimde insanlar da görürsünüz. Dolayısıyla Bakanın oradaki bağımsız kurumun oylama ve görüşleriyle bağlantısı olamaz” diye konuştu. iç siyaset ekonomiyi etkilemez kötüleşme kaygısı psikolojik Abdüllatif Şener, küresel sermayede geçen mayıs ayındaki gibi bir dalgalanma beklentisi ve iki seçim nedeniyle yaşanan kaygıları paylaşmadığını ifade ederek şunları söyledi: "Türk ekonomisi iç dengeleri itibariyle bir takım siyasi gelişmelerden etkilenebilecek durumda değil. Daha önce olduğu gibi ‘Anayasayı fırlattı, fırlatmadı’ gibi iç politika nedeniyle dengesini kaybedecek bir durumda, konumda da değil. Ancak ekonomik gerekçelerle ortaya çıkabilecek bir durum olabilir. Bu gerekçelerde de şu anda bir olumsuz görüntü hissetmiyorum. Dalgalanma aralığına baktığımızda bizde etkisi fazla görünüyor. Ama bunun bence büyük bir sebebi bizdeki geleneksel eski yaşadıklarımızla bağlantılı olarak davranışlarımız, psikolojik boyutu var. Mayıs, haziran itibariyle gelişmiş ülkelerde ekonomilerde faiz artırımı ortaya çıkınca sermaye kârlılık hesabı yapıyor. Dünyada dolaşan sermaye sürekli yerküreyi tarıyor. 2006 rakamlarına bakıyoruz, 31 milyar dolar cari açık ve 55 milyar dolar sermaye girişi var. Bu şunu gösteriyor ki, döviz gelirlerimiz döviz giderlerimizi karşılayamıyor ama Türkiye yatırımcılar açısından kârlı bir ülke olduğu için sermaye, açığı fazlasıyla finanse edecek. Böyle bir durumda sermaye girişi ihtiyaç mıdır gerekli midir diye sorulabilir. Sermaye girişiyle bağlantılı, sermayenin kârlılık oranlarını etkileyecek bazı kararlar alınarak daha dengeli bir politika izlenebilir. Para politikası Merkez Bankası tarafından uygulanmakta olduğundan Merkez Bankası faiz oranını kendisi belirler.”
Kaynak: Referans Gazetesi