Kredisini çağıran bankalar açıklansın

21/12/2008

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bankacılık sistemine yönelik son haftalarda artan eleştirileri sert yanıtladı. B

Bu konuda açıklama yapan reel kesim ve siyasileri ellerindeki istatistikleri açıklamaya davet eden Ersin Özince ‘Kredisini çağıran bankalar açıklansın, ak koyun kara koyun ortaya çıksın’ dedi. Global krizle birlikte bütün dünyada projektörler, finans sektöre çevrildi. Dünyanın dev bankaları batmaktan devlet yardımıyla kurtuldu. 2001 krizinde Türkiye’de yaşananlar bugün global ölçekte yaşanıyor. Birçok ekonomiste göre Türk bankacılık sektörü bu krize ‘sağlam’ yakalandı. Sektörde hiçbir sorun yaşanmadığı her platformda vurgulanıyor. Ancak son günlerde gerek hükümet ve reel sektör temsilcileri, “Kredileri geri çağrıyorlar” diyerek bankaları çok sert eleştiriyor. İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince şiddeti giderek artan bu eleştirileri ve krizin Türkiye’ye etkisini Ekonomist Dergisi’ne değerlendirdi. Bankacılık sektörü, siyaset ve reel kesimin hedef tahtasında. Kredileri çağırmakla suçlanıyorsunuz. Bu konuda ne diyorsunuz? Tüccarlar aralarındaki sorunları, öncelikle kendi aralarında çözmeli. Çözülemiyorsa, devlet ve hukuk yoluna gidilir. Tüccarın, tüccarı basın, siyaset veya başka bir kanal üzerinden değerlendirmesi kabil değildir. Vatandaşı, hükümeti hiç meşgul etmemeliler. Kendi sorunlarını, kendi aralarında çözmeliler. Siz banka olarak böyle mi yapıyorsunuz? Evet biz banka olarak böyle yapıyoruz. Bugüne kadar özellikle 2001 krizinde çok fazla sorunlu kredi problemimiz oldu. Bir gün İş Bankası yöneticilerini ‘Bize borçlarını ödemiyorlar’ diye yakınırken duydunuz mu? Türkiye’de dünyanın örnek alınan ülkelerinde görülmeyen şekilde yapılan ihbarcılık, şikayetçilik doğru işler değil. İş Bankası özelinde bu tür problemimiz yok. Sektörün geneline yönelik bir eleştiri söz konusu... Bu konuda genelleme yapmak doğru değil. Size bir otomobil çarpsa, otomobillerin frenleri tutmuyor mu dersiniz? Otomobil hangi markaysa gidip onunla sorunu çözersiniz. Böyle genel konuşmalar, politika amaçlı yapılıyor. Bir sektörü karşısına alıyormuş gibi konuşanlara ‘Siz bunu sektöre genel olarak mı söylüyorsunuz?’ sorusunu sormanız lazım. Öyleyse bilelim. Yanıt ‘hayır’ ise ‘Siz ne yaptınız bu konuda, size gelmiş yakınmalarla ilgili elinizdeki istatistikler nelerdir?’ diye sormak lazım. Yoksa böyle kulaktan dolma bilgilerle genele dair değerlendirmeler yapmak, ticarette hiç doğru değil. Sizce bu soruna nasıl yaklaşılmalı? Biz kredi çağıran banka olmamaya çok özen gösteriyoruz. Ama krediyi vadesinde tahsil etme konusunda da çok hassassızdır. Çünkü biz bütün borçlarımızı vadesinde yerine getiririz. Bize borçlu olanlar da vadesinde yerine getirirlerse, biz bunu sürdürebiliriz. Dolayısıyla bu gibi konularda kamuoyu gereksiz yere işgal edilmemeli. Tüccar, esnaf, sanayici ve bankalar kendi aralarında oturup çözümlemeye çalışmalı. Buna ilave teklifler varsa bankacılık otoritesine iletilmesi gerekir. Ben bunu İş Bankası Genel Müdürü olarak da istiyorum. Ak koyun, kara koyun belli olsun. İnanıyorum ki hatalı olan varsa, tavırlarını düzeltmek zorunda kalır. Banka ismi verilir, bu kadar basit. Eleştiriler sadece reel kesimden gelmiyor. Başbakan ve bazı bakanlar da benzeri açıklamalar yaptı. Bizim ekonomiden sorumlu bakanımızla da sayın başbakanımızla da temasımız var. Görüşmelerimizde haklı olarak sektörün Türk ekonomisine mümkün olduğunca daha iyi hizmet vermesi isteniyor. Bu da iyi bir şey... Başbakanın açıklamalarını üstünüze alınmıyorsunuz yani? Sayın başbakanımızın yaptığı söylenen değerlendirmelerin hiçbirinin muhatabının bankam olduğunu düşünmüyorum. Biz hiç böyle bir tereddüt yaşamadık. Fakat bilakis krediler geri çağrılıyor veya kredi alamıyoruz tarzındaki şikayetler çok olduğunda, biz bunların bir takım müşterilerimizde sorunlara yol açabileceğini, bunun da bizim risklerimizi etkileyeceğini düşünerek önlem almak kaygısı duyuyoruz. Bu şikayetler sizde savunma pozisyonu refleksi mi yaratıyor? Evet ama bunu da abartmayalım. Sektör rakamlarına bakıldığında bu yakınmaların geneli yansıttığı söylenemez. Ama münferit problemleri, genelin problemleriymiş gibi görme eğilimimiz var. Sistemimizin ana finansörü olan uluslararası finans sisteminin, bizi geçmişteki kadar finanse etmemesi söz konusu... Sanayicimiz de, tüccarımız da yurt dışında geçmişte olduğu kadar kredi alamıyor. Tüm dünyada önlem paketleri açıklanıyor. Bizde hükümet bu yönde atım atmıyor. Bizim ekonomimiz böyle bir pakete ihtiyaç duymayacak kadar rahat mı? Böyle bir paket olacaksa bizim talebimiz, serbest piyasa ekonomisinin noksansız uygulanması ve Türkiye’nin bir finans cenneti olmasıdır. Ülkemizin iç veya dış her türlü krizle ilgili en büyük problemi, piyasalarının sığlığıdır. Alınacak birinci önlem, piyasaların derinleşmesi ve İstanbul’un finans merkezi olma projesidir. Bu uzun vadeli bir projedir. Bunun hiç vakit kaybedilmeden başlatılması gerekir. Bu yapılmış olsaydı, mevcut krize çare olur muydu? Olurdu tabii. Mesela Körfez’den fon gelsin diyoruz. Gelsin de neye gelsin? Nasıl gelsin? Son derece sığ ve fiyatların çok rahat oynayabildiği bir ortama mı gelsin? Veya Körfez’deki uygulamalar kadar cazip koşular veriyor musunuz ki gelsin? Körfez sermayesini buraya çağırıyorsanız, en azından Dubai kadar cazip koşullar vermeniz gerekmez mi? Başka ne paketi lazım? Önlem paketine vatandaş olarak itirazım var Krize karşı paket hazırlanması yönündeki görüşlere pek sıcak bakmayan Özince, global krizi de kuş gribi salgınına benzeterek, finans gribinin Türkiye’ye bulaşmadığını belirtiyor. Özince, şöyle devam ediyor. “Bu anafor nedeniyle dünyada sıkıntıya düşen birçok banka, şirket ve insan var. Türkiye de bundan etkilenecek. Kuş gribi salgınında bir kuş gribi haritası çıkmıştı gazetelerde. Bugün kuş gribi haritası gibi finans gribi haritası çıkarılsa, Türkiye’den vaka bulamazsınız. Türkiye’de vaka yoksa, bunu tedavi etmeye çalışmak da fuzulidir. Hükümet önlem alsın deniyor. Benden aldığı vergiyle mi önlem alacak. Benim vatandaş olarak itirazım var buna. Ortada hastalık yoksa, siz benim vergimle hiçbir tedavi, hatta koruyucu tedavi yapmayın. Varsa bir tehlike, Türkiye’ye sirayet etmemesine çalışınız. Bunu çok güzel başardık kanaatindeyim. Türk devleti fevkalede bir sınav vermiştir. Hele hele bankacılık sektörünün hastanelerine grip vakası girmediğini söyleyebiliriz. Münferit olaylar olabilir. Yurt dışındaki fonlar etkilenmiş olabilir. Giden vatandaşımız da onun çaresine bakar. Vergi mükellefi olarak da çok fazla benim sorunum olarak görmüyorum.” (Radikal)
Kaynak: Radikal