Faiz indirimi beklentisi ve piyasalar

15/10/2007

Fed’in 50 baz puan faiz indiriminin gölgesinde kalan çeyreklik T.C.Merkez Bankası faiz indirimi piyasaları yeterince tatmin etmedi.

Bugünkü enflasyonun azalan trend seyrini sürdürmesi Merkez Bankası üzerinde baskı oluşturuyor. Aynı zamanda, iş çevreleri, ihracatçılar ve piyasa aktörleri, yılın kalan aylarında faiz indirmeye başlayacak olan Merkez Bankası’na baskı dozajını her geçen gün artırıyorlar. Çünkü, Merkez Bankasının yapacağı aylık 25 baz puanlık faiz indirimini, 50 baz puan yada daha üstüne çıkarmaya çalışıyorlar. Faiz indirimleri hem tahvil bonoda pozisyon almış yatırımcılara hem de iş çevrelerinin işine geliyor. Aslında, ilk bakışta, faiz düşüşlerinin tahvil ve bono yatırımcısının leyine bir durum olmadığı görülüyor. Yani ne kadar yüksek faiz o kadar yüksek getiri gibi düşünülüyor. Oysa yüksek faiz oranından pozisyon almış bir yatırımcının elindeki tahvil ve bononun değeri, faiz oranlarının düşmesiyle yükseliyor. Diğer bir deyişle, faiz oranları ile bono fiyatı arasındaki ters orantı nedeniyle elindeki bonosunun fiyatının artması sonucu bono yatırımcısı faizlerin gerilemesiyle kar yapmış oluyor. Bono fiyatları ile faiz oranları arasındaki ilişkinin en çarpıcı örneğini 2000 yılı sonunda Demirbank olayı ile yaşamıştık. Faiz oranları yüzde 100’ler civarında iken, Demirbank yoğun bono ve tahvil almış idi. Tabi borçları çevirmekte zorlanan Hazine’nin nakit ihtiyacını karşılamak için… Kısa süre içinde faiz oranlarının yüzde 400’lere kadar tırmanmasıyla, Demirbank’ın elindeki bonoların fiyatları tepe taklak aşağılara indi. Böylece, nakit ihtiyacını bonoların satışı ile karşılayamayan Demirbank bono fiyatı ile faiz oranları arasındaki ters orantının kurbanı oldu. Merkez Bankası’nın faiz indirmesi, iş dünyasını da memnun edecek, bono yatırımcıları gibi. Faiz oranlarındaki düşme kaynak maliyetini azaltacağı için üreticiler, ihracatçılar daha fazla yatırımlara yönelebilecekler. Ancak, bu gerekçe çok geçerli değil bulunduğumuz konjonktür içinde. Çünkü özel kesim fon ihtiyacı için yerli değil yabancı kaynakları kullanıyor uzun süredir. Gelişmiş ülkelerde faiz oranları çok düşük seviyelerde olduğu için hem reel sektör hem de mali sektör temsilcileri sendikasyon kredileri ile kaynak yaratıyorlar. Zaten, bu yüzden özel kesim dış borç stoku rekor düzeylere ulaştı. 50 milyar civarındaki özel kesim dış borçları 130 milyar doları aştı son aylarda. Dolayısıyla, ucuz kaynak bulan reel sektör temsilcileri kendilerinden öte tüketiciler için faiz oranlarının gerilemesini temenni ediyorlar. Önümüzdeki aylarda faizlerin gerilemesi piyasaların diğer cephelerine de etki yapacaktır. Faizlerin düşen seyri bono ve tahvilin cazibesini koruyacak, aynı zamanda kurların geri planda kalmasını sağlayacak orta vadede. Her şeye rağmen Merkez Bankası bugünü değil geleceği düşünmek zorunda. Merkez Bankası’na faiz indirmesi yönünde baskı yapan siyasi veya sivil kişilere hatırlatalım; Merkez Bankası uyguladığı “enflasyon rejimine” göre faiz indirim kararını gelecek enflasyonu etkileyen unsurların gelecekte alacağı olası değerleri tahmin ederek vermek zorunda… Yani bugünkü koşullara göre değil gelecekteki olası koşullara göre… Cahit Sönmez
Kaynak: İmedya