Dünya Bankası: Türkiye'de mortgage konusunda belirsizlik var
Dünya Bankası Konut Finansmanı Grubu Başkanı Loic Chiquier, Türkiye'de 2005 yılına göre mortgage konusunda büyük bir belirsizlik olduğunu belirterek, "Türkiye çok dürüst adımlar atıyor. Yüksek düzeyde emlakla ilgili davalar görüyoruz. Tabii ruhsatsız binaların fazla olması bunda son derece etkili" dedi.
ANKA
Dünya Bankası Grubu üyesi Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ile Dünya Gazetesi'nin düzenlediği ve iki gün sürecek olan "Konut Finansmanı Konferansı 2007: Türkiye'de Konuta Erişimi Artırmak" başlıklı konferans kapsamında düzenlenen "Mortgage Sektörünün Türkiye Ekonomisine Etkileri" konulu panelde konuşan Chiquier, mortgage sistemi konusunda her ülkenin farklı düzeylerde başarılı olduğunu söyledi.
Danimarka gibi 200 yıldır bu sistemi kullanan ülkeler ile henüz 5 yıldır mortgage sistemini kullanan ülkeler arasında, işleyiş açısından büyük farklar bulunmasının doğal olduğunu ifade eden Chiquier, hükümetlerin gün geçtikçe konut finansmanı meselesini daha çok siyasi ajandalarana aldıklarına dikkat çekti.
"2005 YILINA KIYASLA BELİRSİZLİK VAR"
Chiquier, Türkiye'de son 3 yılda önemli gelişme kaydedildiğini ancak 2005 yılına kıyasla mortgage konusunda büyük bir belirsizlik yaşandığını kaydetti. Türkiye'nin bu alanda çok dürüst adımlar attığına vurgu yapan Chiquier, "Türkiye'de yüksek düzeyde emlakla ilgili davalar görüyoruz. Tabii ruhsatsız binaların fazla olması bunda son derece etkili. Türkiye için deprem sigortası da önemli bir konu. Eğer deprem sigortası mecburi olmayacaksa, bu konuda nasıl tedbirler alınması gerektiği belirlenmeli" diye konuştu.
Chiquier, Türkiye mortgage piyasasında fiyatların çok hızlı geliştiğine dikkat çekerek, ilerde finans ağırlıklı işlemlerin reel alana kayacağını, bu durumda uygulanacak teşvik politikalarının şimdiden hazırlanması gerektiğini dile getirdi.
"YÜKSEK BÜYÜME KREDİ RİSKİ YARATABİLİR"
Fınpolconsult. De Yönetici Direktörü Hans-Joachim Dübel de, Türkiye'nin mortgage piyasasının küresel gelişiminin "çeperinde" olmadığına işaret ederek, özellikle yüksek büyüme oranlarının bazı kredi riskleri yaratabileceğini söyledi.
Latin Amerika'da geçtiğimiz dönemde başgösteren krizin en önemli sebebininin, bu ülkelerin finansal altyapısının makroekonomik dengelerle uyumsuz olmasından kaynaklandığını hatırlatan Dübel, "Türkiye'de de böyle bir durumun yaşanmaması için finansal sistem dünyaya tamamiyle uygun hale getirilmeli. Aksi halde, Türkiye'de özellikle mortgage piyasasında önemli rol oynayan yabancı kreditörler kendilerini geri çekebilir" diye konuştu.
Dübel, TOKİ ve diğer emlak ajansalarının önümüzdeki dönemde gecekonduların dönüşümünde oynayacağı rolün de önemli olduğunu sözlerine ekledi.
"İNŞAATIN İSTİHDAM ÜZERİNDEKİNİ ABARTMAMAK LAZIM"
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Danışma Kurulu ve Mütevelli Heyeti Üyesi Hasan Ersel ise, Türkiye'de inşaat sektörünün istihdam üzerindeki etkisinin yüzde 5 civarında olduğuna işaret ederek, "Bu etkiyi abartmamak lazım. Hele de inşaatta kalifiye eleman ihtiyacının arttığını düşünürsek..." dedi.
Türkiye'de konut kredilerinin 2004 sonrasında büyük artış gösterdiğini, özellikle 2005 yılının ikinci yarısında ciddi büyüme oranlarına ulaştığını hatırlatan Ersel, 2006 Haziranında yaşanan dalgalanmanın ardından ise sektörde bir yavaşlama eğilimi gözlendiğini söyledi.
"FİNANSMAN KONUSUNDA DİKKAT Lİ OLMAK GEREKİYOR"-
Ersel, inşaat şirketlerinin çalışma sisteminin konut sektöründeki değişimlerinden etkileneceğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Türkiye'de banka kredilerindeki artış mı talebi ortaya çıkardı, yoksa talep mi bankaların krediye yönelmesine neden oldu belli değil. ABD'deki gibi sorunlar yaşanacağını söylemiyorum ama, gelecekte daha dikkatli olmak lazım. Finansman olumlu da olabilir, olumsuz da olabilir. Finansman kaynaklarına erişimin kolaylığı konut edinmeyi kolaylaştırabilir ama, bu, gelecekte bazı sorunları da beraberinde getirebilir."
Kaynak: Anka