Borçlanma faizi çok yüksek, lütfen dikkat!
Bankalar, dünyanın hiçbir bölgesinde uygulamadıkları faiz oranlarını Türkiye’de uyguluyor ve üstüne bir de düşen kur ile inanılmaz paralar kazanıyor. Türkiye bu faizi hak edecek kadar riskli değil.
Değerli dostlar, bir parkta oturuyorum. Tam karşımda bir ilan panosu var. Baştan başa renklendirişmiş. Odağında da bir ilân, bir banka ilânı. Bankanın ilânına bakıyorum, iddia çok büyük: Faizi yüzde 1’in altına çektik! Ne güzel!
Oysa detay çok farklı. 12 aylık kredide yüzde 1 altında (komisyonlar ve dosya masrafları ile maliyet artıyor) kredi kullanmak mümkün ama 5-12 yıl arası vadelerde YTL bazında maliyet 1,30’un üzerinde. Bu ne demek? Şu demek Pakistan’ın bile yüzde 6,5 ile borçlandığı bir dünyada, doların sabit kaldığı ortamda yüzde 15 ile borçlanmak demek!
Kredi alan zarar eder
Değerli dostlar, sizlerden özellikle “faizi indirdik reklamları” sonrası birçok mesaj geliyor, vurgu aynı. Faizler çok düştü, şimdi borçlanmazsak ne zaman borçlanacağız. Bazılarında ise referans daha farklı, konut fiyatları hâlâ çok düşük, faizler de geriledi, tam alım zamanı.
Sonuç 1: Faizler düşmedi hatta tam tersi dünya geneli ile kıyaslandığında “çok çok” yüksek. Faiz çok düştü gibi içi boş bir ifade iyi sorgulanmazsa, kredi kullanana büyük zarar verebilir ve bu cümleler genelde acı gerçeklerin üstünü örtmek için kullanılır.
Bu noktada bakış açımızı değiştirelim ve detaylara bir de parayı satan gözüyle bakalım. Yalnız önce lütfen dolar-YTL ilişkisini düşünün ve şunu sorgulayın.
Parayı satan kazanıyor
Türkiye’de banka satın alarak yerleşmiş bir kurumsunuz, yurt dışından dövizi getirip YTL’ye çeviriyorsunuz, Türk halkına yıllık yüzde 15-20 arasında bir faiz ile satıyorsunuz ve aynı anda paranızı geri tahsil ettiğiniz anda (aylık faizli geri ödemeler halinde) dönüp daha düşük bir kurdan dövizinizi yerine koyabiliyorsunuz. Bugün gördüğüm bono faizinin yüzde 16-17 civarında olduğunu düşünürseniz, yukarıdaki mekanizmanın parayı satana ne kadar büyük kâr alana yani kredi kullanana ne kadar büyük zarar yazdığını siz sorgulayın.
Sonuç 2: Dünya üzerinde en kârlı iş, yüksek faiz olan bir ülkeye para sok, kur düşük-yatay kalabiliyorsa, hatta düşmeye devam ediyorsa, senden kârlısı olmaz.
Türkiye bunu hak etmiyor
Sonuç 3: Lafı dolandırmaya hiç ama hiç gerek yok. Türkiye’de faiz çok ama çok yüksek. Bu gerçeğe düşen kuru ve kurun yurt dışından gelen sıcak para kontrolünde olduğunu da eklersek, varacağımız sonuç çok açık, kredi veren dünya üzerinde asla elde edemeyeceği bir kâr elde ediyor.
Sonuç 4: Bu noktada bankalara da daha önce yaptığım gibi yeniden çağrı yapmak istiyorum: Dünyanın hiçbir bölgesinde uygulamadığınız faiz oranlarını Türkiye’de uyguluyor ve üstüne bir de düşen kur ile inanılmaz paralar kazanıyorsunuz. Bu faiz böyle gitmez, Türkiye, bu faizi hak edecek kadar riskli değil. Gelin, bu faizlerin seviyesini halk tüketimden gelen gücünü kullanıp, talebi kesmeden bir kez daha düşünün.
Son söz: Bankaların ”faiz düştü” illüzyonuna kapılmayın. Bugün Türkiye’de alıcıyı çifte vurabilecek bir dinamik söz konusu. Fiyatlar da, kredi faizi de çok yüksek!
Emlakta dikkatli olun
Not: Bu hafta çıkan bir haftalık dergide emlak sektöründe faaliyet gösteren firmaların sahipleri ile röportajlar yapılmış. Söyledikleri hemen hemen aynı, 2008, 2009 ve 2010’da emlak fiyatları artmaya devam eder. Bu görüşe kesinlikle katılmıyorum. Dünya genelinde 2001 sonrası ortaya çıkan yapı zorlanıyor ve petrol fiyatının marjinal fayda sağlamadığı bir ortamda sistemin genleşmesi mümkün değil. Geçtiğimiz haftalarda bu köşede dünya genelinde her piyasada sistemin zorlanması sonucu kırılmalar olacağını belirtmiş ve bunun emlak fiyatlarına da yansıyacağını aktarmıştım.
Bu yazıların hepsini burada aktarmam mümkün değil ama bazı bölümleri yeniden paylaşıyorum. “Amerika’da ve Avrupa’da bazı bölgelerde yüzde 20’ye varan fiyat düşüşleri oluşmaya başladı. Türkiye’de de fiyatlar olgunluk-durgunluk noktasına ulaşmış durumda.. Türk piyasalarında henüz Amerika kadar net bir geri çekilme yok ama yukarıda bahsettiğim gibi dünya genelindeki sitemde bir değişim oluşursa, bu dinamik Türkiye’de de emlak fiyatlarını çok olumsuz etkileyecektir. Uzun lafın kısası, çok dikkatli olma dönemi geldi. Bizden uyarması, sizden tedbir alması.”
Kaynak: Referans Gazetesi