« Haberler

Kredi krizi mi geliyor kimler zorda kalıyor

13/01/2008

Gelişmeleri iki açıdan değerlendireceğiz: Küresel ekonomik gelişmeler ve Türkiye gerçekleri. Önce bizi nasıl bir tablo bekliyor? Küresel riskler artar ise kim ne kadar etkilenir? Türkiye'nin güçlü tarafları ve vatandaşın bu tablo karşısındaki durumu nedir?

Geçen hafta Merkez Bankası önemli verileri açıkladı. Önce ödemeler dengesi üzerinden Türkiye'nin cari açık ve döviz riskine bakacağız. Ardından bankacılık sektöründeki kredi dağılımına ve tüketicilerin kredi kullanımı üzerinden ödeme gücünü inceleyeceğiz. Son olarak uluslar arası risklere ve bu risklerin Türkiye üzerindeki etkilerini ele alacağız. YABANCIDAN BÜYÜK OYUN Kasım 2007'ye ait ödemeler dengesi sonuçları geçen hafta açıklandı. Kasım ayında cari açık 3 milyar 270 milyon dolar oldu. Böylece kasım ayına kadar 11 aylık cari açık toplamı 32 milyar 758 milyon dolara ulaştı. Biz döviz riski açısından net cari açık kavramı geliştirmiştik. Bu yaklaşımda cari açık miktarından doğrudan yabancı yatırımları çıkarıyoruz. Ocak-kasım döneminde net doğrudan yatırımlardan 14 milyar 699 milyon dolar döviz girişi olmuş. Bu sonuçla net açığımız (cari açık – doğrudan yatırım) 18 milyar 59 milyon dolar olarak sonuçlanmış. Net açık 2004'de 13,8 milyar, 2005 yılında 13,7 milyar ve 2006 yılında 13,3 milyar dolar olmuş. Son açıklanan 2007 yılı 11 aylık net açık ise 18,1 milyar dolar. Ortada ilk kez büyük bir sapma yaşanmış. Cari açığın finansmanı 93 ve 2000 yıllarında bizi krize götüren süreçle ilk kez benzeşmeye başlıyor. Bu ciddi bir tehlikeye gidişi gösteriyor. Artık dış borç ve sıcak paranın etkisi ve esareti altına girmeye başladık. Kafaları karıştıracak bir çapraz sonucu daha açıklayalım. Sadece Kasım 2007'de faizden çıkan yabancı para 3,7 milyar dolar. Ama dövizde ralli falan yaşanmamış. Döviz neyi bekliyor? İşte burada çok önemli bir soru işareti var. Merkez Bankası haftalık verilerinden iç borçlanma senetlerindeki dağılıma bakıyoruz. Yabancıların aralık ayında yaklaşık 1,1 milyar dolar yeniden faize para getirdikleri anlaşılıyor. Ocak ayında borsa önemli oranda düşüş yaşarken tahvil piyasası yükselmiyor. Hatta döviz piyasası ciddi oranda geriliyor. Yabancılar çok rahat çıkış yaşayabildikleri faiz piyasası aracılığı ile döviz piyasasını da baskı altına alabiliyor. DÖVİZCİLER BÜYÜK ŞOKTA! İktisat biliminin bazı kuralları vardır. Bu kurallara göre rakip piyasalar aynı yönde hareket etmez. Borsalar yükselirken en büyük rakibi olan faizlerin ya düşmesi veya en azından yükselmemesi gerekir. 31 Aralık 2007 tarihli borsa endeksi 55 bin seviyelerinden kapanış yaşamış. Aynı gün dolar 1,171 ve euro 1,716 seviyesinden kapanmış. Oysa borsa cuma günü itibariyle 52 bin seviyesinin altına kadar geriliyor. Doğal beklenti döviz piyasasında bir yükseliş olmalı. Ama dolar 1,147'ye gerilerken euro 1,698'e düşmüş. Borsa ile beraber dövizde de ciddi bir düşüş yaşanmış. Ödemeler dengesi daha çok sıcak para ile dış borçlanma yolu ile gelecek dövize bağlanıyor. Borsa düşüyor ama döviz de düşüyor. Bize göre bu tablonun uzun süre sürdürülmesi imkânsız görülüyor. Ya borsa toparlayacak ya da döviz yükselecek. Küresel ekonomik düzen açısından Amerika'nın yaşayacağı hareketler nerede ise tüm dünyanın seyrini belirleyecek güçtedir. Amerika halen dünyanın en büyük ekonomik gücü olduğu gibi aynı zamanda en büyük tüketicisidir de. Tüketicinin yara aldığı bir piyasada üreticiler ne kadar güçlü olabilir ki? ABD'DE BORSALAR ÇÖKÜŞÜN EŞİĞİNDE ABD borsasında DJI endeksi 12 bin 700 desteği ile uçurumun son noktası olarak gösterilen 12 bin 500 aralığında hareket ediyor. Geçen hafta 12 bin 501 seviyesinden yaşanan dönüş çok fazla destek bulamadan yine uçuruma yaklaşıldı. FED faizleri yeniden indirebileceğine işaret edilirken 50 baz puanlık indirim bile artık yeterli bulunmamaya başlandı. Adeta çıkmaza giren ABD piyasalarında bu hafta çok önemli değişimler gözlenebilir. FED kısa süreli pansuman için çabalarken piyasa artık faize de aldırmamaya başladı. DJI endeksinin uçuruma yuvarlanması halinde tüm dünya ile beraber Türkiye ve İMKB'nin de etkilenmesi olasıdır. Benzer bir durum Brezilya borsası açısından da yaşanıyor. Bovespa 62 bin seviyesinde bulunmasına karşılık 59 bin 500'ün altına gerilerse düşüşler global bir hale gelmiş denilebilir. Tehlikeli bir global dünyaya karşılık Türkiye'de düşen bir döviz piyasası yaşıyoruz. Acaba yabancının kısa süreli finansal oyunuyla mı karşı karşıyayız? Krediler hızla artıyor tüketici çok borçlanıyor Cuma günü Anka'nın Merkez Banası verilerinden toparlayarak verdiği sonuçlara göre 2007 yılında mevduat artışına karşılık krediler çok daha hızlı arttı. Hatta kredilerin reel artışı yüzde 15'den bile fazla. Oysa hatırlanacağı üzere 2007 yılı büyüme beklentileri yüzde 5'in az altında. Kredili büyüme hamlesi kamu kesiminin borçlanmayı azaltmaya başladığı 2003'den beri devam ediyor. Eskiden bankalar halktan parayı toplar devlete borç verirdi. Krizin hemen ardından 2002 yılında kredi hacmi 40 milyar YTL'nin bile altında kalırken milli gelirin sadece yüzde 13'ü kadar ediyordu. Bankalar gerçek işlevlerine dönerek kredi musluklarını açmaları ile adeta özel sektör ve şahısların kredi kullanımı patladı. Artık kredi kullanım miktarımız milli gelirimizin yüzde 40'ına dayanıyor. Özellikle de tüketici kredileri hızlı artışta ilk sırada yer alıyor. Tüketicilerin kredileri 2008 başında 92,4 milyar YTL'ye ulaştı. En büyük payı 66 milyar YTL ile tüketici kredileri alırken kredi kartları 26,4 milyar YTL oldu. Tüketici kredilerinde de 31 milyar YTL ile konut kredileri ilk sırada yer aldı. Artık kamu kesimi kredi kullanmıyor. Devlet erkânının belirttiği gibi güçlü bir kamu altyapısı oluştu. Ama ya özel sektör ve kişiler ne durumda? Şirketlerin ve kişilerin kredi kullanım oranları artışına geçmiş haftalarda da değinmiştik. Gelir artışı ile kredi artışı arasında uyumsuzluk gözleniyor ve bu noktanın önemli olduğunu belirtmiştik. Sabit faizli krediler açısından sorun görülmemesine rağmen değişken faizli kredilerin olası bir dalgalanma halinde önlem gerektirebileceğini belirtmeliyiz.
Kaynak: Yeni Şafak
Full version ©2015 KrediPazarı. Her hakkı saklıdır