Faiz İndirimleri Konut Sektöründe Kıpırdanma Başlattı

Türkiye ekonomisi, faizlerin düşürülmesi, kredi hacminin kamu bankaları öncülüğünde genişletilmesi, vergi indirimleriyle iç tüketimin hareketlendirilmesi ve TL'nin seyrinin ihracatı desteklemesi sonucunda geçtiğimiz dönemde yıllık bazda büyümeye geri dönmüştür. 2019 yılının ilk iki çeyreğinde %2,3 ve %1,6 daralan ekonomi, üçüncü çeyrekte %0,9 oranıyla yeniden büyümeye başlamıştır. Büyümenin seyrinde etkili olan başlıca unsurlar, devam eden kamu harcamaları ile atılan adımların etkisiyle ılımlı da olsa kendisini göstermeye başlayan iç talepteki artıştır. 2018'in ikinci yarısından itibaren büyümeyi güçlü bir şekilde destekleyen net ihracatın katkısı ise süren ticaret savaşı ve Euro Bölgesi'ndeki resesyon sinyalleri paralelinde negatife dönmüştür.

TCMB Para Politikası Kurulu, Temmuz - Aralık döneminde toplam 12 puanlık faiz indirimi gerçekleştirerek 2018 yılında politika faizinde yaptığı artışların tümünü geri almıştır. TCMB, açıklamasında da enflasyon görünümündeki iyileşmenin devam ettiği ve enflasyon beklentilerinde genele yayılan bir düzelme olduğu görüşünü ortaya koymuştur. Önümüzdeki dönemde izlenecek enflasyonla mücadele süreci kapsamında Banka'nın kredibilitesi açısından kısa süre içinde yapılan büyük faiz indirimi temkinli bulunmamış, toparlanma işaretleri veren iç talepte önümüzdeki dönemde artış olması halinde yaşanabilecek enflasyonist baskılara karşı hassasiyetin arttığı yorumlanmıştır.

Son dönemde hayata geçirilen kampanyalarla konut kredisi faiz oranları düşürülmüş, bu gelişmeyi TCMB'nin faiz oranındaki indirim kararlarının izlemesi, inşaat sektöründe finansman koşullarının kısmen iyileşme kaydetmesini sağlamıştır. 2019 yılının son günlerinde de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından kamu bankalarının 1 Ocak itibarıyla yeni konutlar için kredi faizlerinde 0,99 olan oranı 0,79 düzeyine çekeceği açıklanmıştır.

Öte yandan, gayrimenkul alım tercihlerinde, maliyet - getiri analizleri, genel ekonomik ve sosyal durum, kur ve finansman riski gibi çok katmanlı unsurlar rol almaktadır. Geçtiğimiz dönemde faizlerdeki düşüşe rağmen konut satışlarında artış ivmesi sürdürülememiş, alınan önlemler özellikle yeni konutların satışını umulan düzeylere çıkaramamıştır.

Bu kapsamda ekonomide belirsizliklerin giderilmesi ihtiyacı ve kredi imkânlarının halen toplumun geniş kesimlerine uygun olmadığı argümanı öne çıkmaktadır. Tüketicilerin yanı sıra yatırımcılar için de alternatif finansman yöntemlerine ihtiyaç olduğu ve sektörün ihtiyaç duyduğu yabancı fonların Türkiye'ye gelmesinin yolunun açılması gerektiği belirtilmektedir. Konut alanında arz - talep dengesinin sürdürülmesini teminen bir strateji belirlenmesi ihtiyacı da sürmektedir.

İki yüzü aşkın alt sektöre talep yaratan inşaat sektörü, son beş çeyrekte daralmayı sürdürmüştür. Sektörde finansman sıkıntısı ve talep daralması ile oluşan arz - talep dengesizliğinin etkisi geçtiğimiz dönemde de devam etmiştir. Faiz indirimleri ve ekonomik göstergelerde toparlanmanın başladığına yönelik işaretlerle sektörün özellikle konut segmentinde ikinci el satışlar tarafında bir kıpırdanma dikkat çekmektedir.